Sosyal Devlet ve Bitmeyen SGK Açıkları

Anayasa'ya göre biz "sosyal devlet"iz. Yani zenginden alıp fakire veren, bozuk olan gelir dağılımını bu şekilde düzeltmeye çalışan devlete sosyal devlet diyebiliriz. Bunun da tek göstergesi, sosyal güvenlik ve sosyal yardım sisteminin açıklarıdır. Geçen hafta bazı gazetelerde okudunuz, bakan da açıklama yaptı. Bakanlar Kurulu, 2015 yılındaki genel seçimleri de kazanırlarsa emeklilik için yaş bekleyen ve 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51 ve 52 yaşlarında emekli olacakların hepsinin emeklilik yaşını 53'e çıkaracakmış.

AÇIĞIMIZ AVRUPA BİRLİĞİ'NE GÖRE ÇOK DÜŞÜK

Sosyal güvenlik açığımız, aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 4'ü kadar olup gittikçe de düşme eğilimindedir. Mesela, 2011 yılında açık yüzde 4.5'a kadar azalmıştır. Ancak girmeye çalıştığımız AB ülkeleri ortalamasında sosyal güvenlik açıkları GSMH'nin yüzde 16'sı kadardır. Kuzey ülkeleri olan İsveç, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerde de bu oran GSMH'nin yüzde 19'u kadardır.

Bu arada, sosyal güvenlik sisteminde açık var diye konuşan siyasiler 5510 sayılı kanunla getirilen devlet katkısından ise hiç bahsetmiyorlar. Kanunun 81 inci maddesine göre; "Devlet, kurumun ay itibarıyla tahsil ettiği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile genel sağlık sigortası priminin dörtte biri oranında kuruma katkı yapar. Devlet katkısı olarak hesaplanacak tutar, talep edilen tarihi takip eden 15 gün içinde Hazinece kuruma ödenir".

Üstelik açıkları hesaplarken de bu katkıyı görmezden gelip açığı olduğundan daha çok göstermeye, emek ve emekli kesimi devamlı savunmada tutmaya devam ediyorlar.

PERHİZ VE LAHANA TURŞUSU

Sosyal güvenlik sistemindeki açığı azaltmanın iki yolu vardır. Birincisi, gelirleri artırmak yani işverenlerden daha çok prim almak, ikincisi de giderleri kısmak, yani emekli aylıklarını azaltmak, emekliliği bekleyenleri de ötelemek. Hükümet devamlı şekilde yaptığı yasa değişiklikleriyle giderlerden emekliye ödenenleri azaltmaya çalışırken, sağlık sistemini piyasalaştırarak sermayeye para aktarmayı da ihmal etmiyor. Öte yandan yapılan yasal değişiklikler ve teşvik uygulamalarıyla işverenlerin ödediği primlerden yüzde 25 oranında indirim yapmayı da gözümüzden kaçırıyor. İş emekliye gelince "Açık var ve emekli maaşını azalttık", iş işverene gelince "Açık var ama senden daha az prim istiyorum" demek, lahana ve turşu hikâyesi değil midir?

Kaynak : Ali Tezel BloombergHT