E Devlet Olduk, Uçuyoruz

Sn. Başbakan İrsen Küçük müjdeler verdi. "KKTC uçacak." Uçmak ne, "dünyaya örnek olacak gelişmesi ile dostu sevindirecek, düşmanı hasetten çatlatacak..."

Nasıl? 21. YY. girdik ya… Nasılsa dünya uçuyor, bize durmak yakışmaz. Dolayısıyle yalandıkça tadına doyulmaz çkulatalı dondurma gibi dilimize koyduk mu "e-devlet"i koşarız da uçarız da.

KÖR ŞEYTAN. Tam bu sırada Bulutoğluları'nın Belediyesi ile birlikte öteki tüm Belediyeler iflas etmesin mi? Sadece Sayıştay raporu ile Lefkoşa Belediyesinin borcu 142 milyon 350 bin TL. Öteki Belediyeler de gitti giderler… Fakat gam değil. Bu e-devlet olacak ya. Bir dokunacaklar düğmeye ne borçlar kalacak ödenmemiş ne de harçlar!

Tabi Sağlık Servislerinde de sürüp giden parasızlıktan kaynaklı sağlıksızlıklar var ya. Hani hastalardan ücret alarak parasızlıktan dolayı artık hizmet veremeyecek duruma gelen hastanelerin bu müflis hastalığına merhem olmak istiyorlar ya. Ne isabet! E-Devlet Hızır gibi yetişiyor işte.

Koyacaklar her hastaneye bir "elektronik devlet" basacaklar tuşlara, inanın hastaların doktorlara bile muayene olmasına gerek kalmayacak çünkü kanatlanıp uçacaklar. Ya Allah'ın rahmetine ya da inayetiyle afiyetine!

SÜRÜNMEDEN, YÜRÜMEDEN, KOŞMADAN UÇMAK ÖĞRENİLMEZ: Mesela kredi borçlarından dolayı bankalar tarafından son anda idam edilmekten kurtulan borçlular takside bağlanıyor ya. keza yıllardır yatıramadıkları primlerine artık tek kuruş bile yatıracak takatları kalmayan sigortalılar "yavaş yavaş borçlarını ödeme" otomatiğine giriyorlar ya. Mevcut hayat pahalılığından dolayı elli liralık bir çift potin bile kredi kartları ile dört takside bağlanıyor ya. Bilumum emtia artık kimselerin haberi olmadan pahalılanıyor ya…

Bunlar olmalı ki uçmanın kadir kıymeti bilinmeli…

KISACA. E-Devlet devreye giriyor. Eğer sendikaların arkalarında eylemlerden eylemlere, grevlerden grevlere koşarlarken fırsat bulup da "e-devlet'i çalıştıracak" Kamu Görevlileri bulurlarsa uçacağız tabi! Ne olur ne olmaz, siz yine de paraşüt takmayı da unutmayın.

Bakarsınız ansızın elektrikler kesilir, havada asılı kalırsınız!

GEÇEN HAFTA NEYDİ ÖNEMLİ OLAN

Bilâ kaydu şart, Sn. Eroğlu ile Hristofyas arasında sürüp giden müzakerelerin asıl müzakerenin esası olması gereken ve zaten ondan ötesini konuşmanın tırnak kadar anlamı ile önemi olmayan "toprak ve mülkiyet" sorunuydu…
Ne var ki memleket İlahiyat Okulları, Petrol depoları, doğadaki eşeklerle uğraşırken, bu olay gereken ilgiyi görmedi. Bu nedenle kimseler yollara düşüp "biz koçanlı evlerimizi terk etmeyiz, topraklarımızdan çıkmayız" diyerek ne eylem yaptı ne grev!
Oysa geçen hafta Eroğlu ile Hristofyas elimizden alınacak topraklarla iade edilecek evlerimizi de konuştulardı.

Yani Eroğlu "muvafıktır, olur Heristofyas" demiş olsaydı şimdi Rum'a Kuzey'deki mülkünün dökümünün verildiği gerçeklerde nerelerinin kaç ev kaç dönüm toprakla iade edileceği ile kaç Rum'un Kuzey'deki evine toprağına döneceği hususları gelebilirdi gelebilirdi… Hatta bazıları gitti elden evimizi toprağımız diyerek hünkürürken, bazıları da "işte barış geldi" diyerek şölen yapabilirlerdi!

Nitekim geçen hafta bu barışçı çözüm olmadığı için Türk tarafını suçlayan "Türk çevreler," bir zamanlar Denktaş'a yaptıkları gibi Eroğlu'nu da "çözüm istemeyen, dolayısıyle müzakereleri savsaklayan adam ilan ettiler." Ya Hristofyas'ı? O haklı!
Dikkat: Önümüzdeki günler bu sorun başımızı çok ağrıtacak!

KISACA TAKILDIKLARIMIZ

Geçen hafta inşa edildiğinden beridir trafik kazaları bitmeyen, canlar alan Mağusa Hastahane yolu yine bir ölümlü kaza sonucunda tepkilere neden olunca, Mağusa İnisyatifi Derneği geçtiğimiz gün o yolda eylem yaptı, Hükümeti bir an önce tedbir alamaya çağırdı…

Bu yolu biz de onlarca kez Köşemize taşıdık. Ne var ki e-devlet'le uçacak KKTC'de bundan sonra sorun kalmayacağından, artık bu yolun da düzeltileceği konusunda umutlu olabiliriz! Basacaklar düğmeye yol tamam!

Geçtiğimiz hafta Ticaret Odası Yetkilileri Güzelyurt'u ziyaret ettilerdi. İzlenimleri, "Güzelyurt'ta çok ciddi sıkıntıların olduğuydu."
Her şey bir yana. Bir yöre insanına ancak bu kadar zulüm yapılır. Ora halkı Güney'den zaten göçmen gelmiş. Ve inanın TC'den gelip aramıza yerleşen insanlar kadar bile otuz altı yıldır terlerini akıttıkları o topraklara kalıcılığı ile sahiplik koyamadılar. Ne zaman Türk-Rum ilişkileri ile çözüm lafları gelse gündeme, ardından "Güzelyurt" da geldi. "Rum'a iade edilecek mi edilmeyecek mi" tartışmalarında…

Öylesi bir siyasi kaos yaşanırken Güzelyurt'taki insanlar neden ve niçin geleceklere güven duyup oralara yatırımları ile sahiplik koysunlar?

Kısaca. Bitirin bu Güzelyurt tartışmalarını. Verilecekse "vereceğiz" diyerek. Verilmeyecekse "asla ve kata vermeyiz" açıklamalarında dünyaya ilan ederek. Fakat Güzelyurt'lu insanların geleceklerini daha fazla karartmayın… Artık hem günah hem insafsızlık oluyor!