Anksiyete

Anksiyete, endişe, kaygı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Anksiyete canlıların dış ortama uyum çabasında ortaya koyduğu koruyucu bir tepkidir. Denetim dışına çıkıp kişinin işlevselliğini aksattığında Anksiyete bozuklukları olarak incelenir. Anksiyete, psikiyatride bir grup hastalığın genel adı olarak da tanımlanabilir.
Anksiyete belirtileri; terleme, titreme, çarpıntı vs. gibi bedensel belirtileri görülebilir. Başına kötü bir şey geleceğini düşünme, rezil olmaktan veya komik duruma düşmekten korkma gibi bilişsel (düşünsel), fakat çoğu kez nedeni belirsiz, tanımlanamayan bir gerginlik durumudur.

Anksiyete, genelde kavramsal, somatik, duygusal ve davranışsal bileşenlere sahip olmak biçiminde tanımlanır (Seligman, Walker & Rosenhan, 2001). Kan basıncı ve kalp atışının artması, terleme, ana kas gruplarına ani kan akışının hücum etmesi nedeniyle kaslarda gerginlik, bağışıklık ve sindirim sistemi fonksiyonlarının yavaşlaması gibi fiziksel etkileri vardır. Bunlara ek olarak mide bulantısı, el ve ayaklarda soğukluk, titreme -üşüme hissedilir.

Duygusal açıdan ise hastalık korku ve panik hissine neden olur. Kişi her şeyi olabilecek en olumsuz yönüyle ele alır, moral seviyesi en alt düzeydedir. Davranışsal olarak ise hasta, anksiyete kaynağından kaçma eğilimi gösterir. Yine de anksiyeteden sadece patolojik bir durummuş gibi bahsetmek yanlış olur. Bu his, korku, kızgınlık, üzüntü ve mutluluk gibi duygularla beraber gelen, insanoğlunun hayatta kalmasıyla bağlantılı temel duygulanımlardan birisidir.

Anksiyete tedavisi en az bir yıllık ilaç tedavisi şeklinde seyreder. Bunun yanı sıra derin nefes alıp vermek endorfin salgılanmasına neden olduğu için hastaları rahatlatır. Masaj, aromaterapi, telkin gibi yöntemlerin de işe yaradığı bilinmektedir.

Bir psikolog doktorun denetiminde uyku düzensizliği yaşıyorsanız kontrollü olarak uyku hapı ve ilave ilaç tedavisiyle Anksiyete rahatsızlığında kurtulabilirsiniz. Tüm hastalıklarda olduğu gibi Anksiyete rahatsızlığında da iyileşme sürecini hızlandıracak olan hastanın kendisidir. Bu rahatsızlığı çok büyütmemeli kafasında, hastalığın ve tedavi yöntemin doğru olarak teşhisi çok önemlidir. Ülkemizde üst düzey sağlık kurumlarında daha iyi sağlık hizmetleri verilirken maalesefe devlet hastaneleri ve özel hastanelerin önemli bir bölümünde özlenen en temel sağlık hizmet ne kurumlar tarafından ne de çok güvendiğimiz doktorlar tarafında verilemediğini üzülerek görüyorum.

Sağlık sistemimizin hastanleri, ilaç firmalarını, doktorları, hastane çalışanlarını, üniversiteleri, tıp fakültelerini kapsayacak şekilde yeniden ve acilen ele alınması gerekir. Yurt dışında doktora gittiğimizde güleryüzlü bir doktroun sizi dinlemisiyle tedavi süreci başlıyor, ülkemizde hastane ve doktorlarımızın hastayı karşılama ve yaklaşımı maalesef içler acısı. Geleceğe güvenle bakan bir ülkenin sağlık ve eğitim hizmetini en iyi şekilde alabilmesiyle mümkün olacağını düşünüyorum. İşini başarıyla yerine getiren hastane doktor ve ilaç firmalarını istisna tuatarak bu anlamda hastane, doktor ve ilaç firmalarının çok sıkı denetimi ve hasta haklarının yasalarla korunarak en iyi denetim sisteminin geliştirilmesi gerekir.

Anksiyete kaygı, bunaltı, endişe veya sıkıntı her insan tarafından zaman zaman yaşanan korkuya benzer bir duygudur. Kişi bunu sanki kötü birşey olacakmış gibi nedeni belirsiz bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar. Oysa "korku"da neden (kedi, köpek, şimşek, fırtına, yüksek yerler, ken görme, uçağa binme gibi) bellidir. Anksiyete, çok hafif bir tedirginlik veya gerginlik duygusundan panik derecesine kadar varan değişik yoğunluklarda yaşanılabilir. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi, performansı artırabilmesi, çevresine daha kolay uyum gösterebilmesi için bir dereceye kadar sağlıklı olan "anksiyete" duygusunun yaşanması,

· Bir noktadan sonra kişinin toplumsal, mesleki ve ailevi yaşantısını etkilemeye başlar

· En az 6 ay gibi gibi uzun bir zaman dilimine yayılır

· Günün büyükçe bir bölümünde karşısına çıkar

· Kişi bu duygusunu kontrol edemez ve anksiyetesiyle başa çıkamaz hale gelir. Durumun psikiyatrik bir sorun olma olasılığı yüksektir.

Anksiyete Psikolojik varsayımlar

Psikoanalitik varsayım: Bu görüşe göre anksiyete temelde bir iç çatışmanın (intrapsişik) ürünüdür. Buradaki çatışma benlik ile altbenlik, ya da benlik ile üstbenlik arasında oluşabilir. Altbenlikden haz ilkesi doğrultusunda doyum arayan dürtüler üstbenliğin gerçekleri tarafından engellenir. Benlik bunlar arasındaki çatışmayı çözerek dürtüyü bastırırsa (represyon) sorun çözülür. Benlik çatışmayı çözemezse, bastıramazsa bunu tehlike olarak algılar. Bütün bu süreç bilinç dışında yaşanır. Bilinç alanında ise ortaya anksiyete çıkar. Buna "serbest yüzen anksiyete" denir. Eğer bastırma işe yaramadığında bu çatışmayla başetmek için diğer savunma düzeneklerini kullanırsa kullandığı savunma düzeneğine göre diğer anksiyete bozukluklarının klinik tabloları gelişir.

Davranışçı varsayım: Davranışçı görüşe göre anksiyete öğrenilmiş bir süreçtir. Koşullu uyaranlar koşulsuz tepkilere neden olur. Ayrıca sosyal öğrenme ile ailenin tepkileri de model olarak alınır.

Bilişsel (kognitif) varsayım: Bu varsayıma göre anksiyetenin nedeni olayın kendisi değil, bu olayın kişi tarafından nasıl yorumlandığı, nasıl algılandığıdır. Olayların çarpıtılmış düşünce örüntüleriyle algılanması sonucunda anksiyete ortaya çıkar.

2) Biyolojik varsayımlar: Anksiyete bozukluklarında otonom sinir sisteminde sempatik etkinliğin arttığı, buna bağlı olarak fizyolojik belirtilerin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Biyokimyasal olarak yapılan çalışmalarda nörotransmiterler üzerinde durulmakta, noradrenalin ve serotonin düzeylerinin arttığı düşünülmektedir. Ayrıca bazı nörokimyasal maddelerin (sodyum laktat gibi) verilmesiyle yapay olarak panik nöbetleri ortaya çıkarılabilmektedir. Bunların dışında kalıtımsal bir yatkınlığın olduğundan da sözedilmektedir.

SINIFLAMA

Anksiyete bozuklukları çeşitleri
1. Yaygın Anksiyete Bozukluğu

2. Panik Bozukluk- Agorafobi ile birlikte -Agorafobi ile birlikte olmayan

3. Özgül Fobi

4. Sosyal Fobi

5. Obsesif-Kompulsif Bozukluk

6. Posttravmatik Stres Bozukluğu

7. Akut Stres Bozukluğu

8. Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu

9. Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu

10. Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozukluğu

KLİNİK ÖZELLİKLER

Temel olarak anksiyete bozukluklarında belirtiler benzerdir. Ancak kullanılan savunma düzeneklerine göre farklı belirtiler eşlik ederek farklı klinik tablolar oluşur. Genel anlamda anksiyetenin 4 temel klinik özelliği vardır.

1) Bilişsel belirtiler: Gerçeklik duygusunda değişme, çevrenin değişiyor gibi algılanması, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü, kontrolünü yitirme kaygısı, fiziksel zarar göreceği endişesi.

2) Affektif belirtiler: Korku,huzursuzluk, endite, çaresizlik, alarm duygusu, panik .

3) Davranışsal belirtiler: Anksiyete yaratan durumlardan kaçınma davranışı, dona kalma.

4) Fizyolojik belirtiler: .

Kardiovasküler sistem: Çarpıntı, kan basıncı değişiklikleri, soluk renk ya da yüzde kızarma

Solunum sistemi : Nefes darlığı, hava açlığı, boğazda düğümlenme, boğulma hissi

Gastrointestinal sistem : Yutma güçlügü, bunaltı, kusma, ishal ,karın ağrısı ),

Genitoüriner sistem : Sık idrara çıkma, empotans, cinsel isteksizlik

Cilt belirtileri : Terleme, kızarma, sıcak basması

Nörolojik : Tremor, parestezi, anestezi, başdönmesi, bayılma hissi veya bayılmalar, kas gerginliği, motor huzursuzluk

aygın Anksiyete Bozukluğu

En az 6 ay süreyle, hemen her gün anksiyete ve enditeli beklenti, huzursuzluk, çabuk yorulma, gerginlik, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerle giden toplumsal ve mesleki işlevselliği bozan bir durum olarak tanımlanır. Yaygınlığı %3-8 arasında değişir. Kadınlarda sıklığı 2 kat fazladır. Klinik özellikleri içinde yaygın ve yoğun bir anksiyete, huzursuzluk, irritabilite, titreme, baş ağrısı, terleme, çarpıntı, mide yakınmaları, boğulma hissi, endişeli beklenti gibi belirtiler ön plandadır. Hastaların çoğu bedensel belirtiler nedeniyle psikiyatri dışı hekimlere başvururlar, çoğu kez yanlış tanınırlar. Premenstürel dönemde yakınmalar ağırlaşır. Sıklıkla başlangıçta yaşam zorlarıyla karşılaşmışlardır. Süregen bir gidiş gösterir. Streslerle karşılaştıkça alevlenme gösterir. Tiroid hastalıkları, KVS hastalıkları, diğer anksiyete bozukluklarından ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Sağaltımı en az 6-12 ay sürmelidir. Benzodiazepinler sınırlı sürede kullanılmalıdır. Trisiklik antidepresanlar, beta blokerler, buspiron, antihistaminikler sağaltımda kullanılabilirler. Kognitif-davranışcı, destekleyici psikoterapötik yaklaşımlardan yarar görürler

YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Panik bozukluğunun olmadığı, belirgin, yaygın, kontrolü güç olan kronik anksiyete durumları için kullanılır. Bu sendromun temel ölçütü en az 6 ay boyunca anksiyete yaşanması gereğidir. DSM-IV'de özellikle hipokondriazis ve PTSB başta olmak üzere diğer ekse I tanılarının olduğu  durumlarda yaygın anksiyete bozukluğu tanısının konulmamasını önermektedir. Kadınlarda erkeklere göre daha sıktır (2/1).

Hastanın görünümü oldukça tipiktir. Huzursuz ve ürkektirler. Yüz ve beden duruşları gergindir. Ciltleri solgun olup el, ayak ve koltuk altları daha fazla olmak üzere terledikleri dikkati çeker. Genellikle endişeli ve dalgın olup, çok önemli olmayan konularda bile endişelendikleri  ya da olayların olası olumsuz sonuçları konusunda düşünmektenden kendini alıkoyamadıkları görülür.

Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişilerin 1/3'ü kişilik bozukluğu gösterirler : En fazla bağımlı kişilik bozukluğu gösterirler.

DSM-IV tanı ölçütleri:

A.En az 6 ay boyunca sürmesi

B.Kişi bu anksiyeteyi kontrol etmekte güçlük çeker

C.Anksiyete  ya da endişe aşağıdakilerden üçü ile birlikte görülür.

1.     Huzursuzluk veya kendini tetikte hissetme

2.     Çabuk yorulma

3.     Konsantrasyon güçlüğü

4.     İrritabilite

5.     Kas gerginliği

6.     Uyku bozukluğu

D.    Anksiyete ya da endişe, panik bozukluğu, OKB, ayrılma anksiytesi, anoreksiya nevrosa,

somatizasyon bozukluğu , hipokondriazis gibi hjerhangi bir eksen I bozukluğu bağlı değildir. Ve bu anksiyete PTSB'e bağlı değildir.

E.     Bu sıkıntıların işlevselliği bozması gerekir

F.     Bozukluğun nedeni genel bir tıbbi durum, psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğuna bağlı değildir.

Ayırıcı tanıda altta yatan fiziksel ( hipoglisemi, hipertriodi, feokromostoma v.b) veya psikolojik bozukluğu (panik bozukluğu ,sosyal fobi, depresyon, psikotik bozukluk) veya kafein intoksikasyonu ya da anksiyolitik ilaç kesimine bağlı rebound fenomeni olup olmadığı ayırtedilmelidir.

Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde  " Anksiyete yönetim eğitimi" önerilmektedir. Burada söz konuusu olan yapılandırılmış bir programdır ve 3 bölümden oluşur:

1. Fizyolojik uyarılmayı kontrol altına almayı amaçlayan "gevşeme teknikleri" Bu konuda en çok başvurulan, nefes alma alıştırmalarıyla  progresif ve zıt gevşeme yöntemleridir.

2.Anksiyete oluşumunda rol oynayan hatalı bilişlerin saptanması ve değiştirilimesine yönelik "bilişsel terapi" programları.

3.Hem gevşeme hem de bilişsel kontrolü içeren "karma yöntemler".

Bilişsel tedavi yöntemlerinden AWARE (farkında olma):

A (Accept): Anksiyetyi kabul et

W (Watch): Anksiyeteyi gözle 0-10 arasında değerlendir.

A (Act): Sanki anksiyete yokmuş gibi davran, düzenli ve yavaş nefes al.

R (Repeat): Anksiyete geçinciye kadar bu basamakları yinele

E (Expect): En iyisini umut et.

Atılganlık eğitimi (Assertion training)

Çocuklarda Anksiyete Bozuklukları

Çocuklarda "anksiyete bozuklukları" genellikle erişkinlerdekine benzer belirtilerle seyreder. Korkular, davranış değişiklikleri gözlenir. Bununla birlikte daha çok çocukluk çağında görülen bazı özel durumlar da vardır. Bunlar;

Ayrılma anksiyetesi bozukluğu: 1- 3 yaş arasında sık görülür. Çocuğun yakından bağlı olduğu kişiden ayrılmasıyla ortaya çıkar. Yakın kişi; anne, baba veya çocuğa bakmış olan kişi olabilir. Çoğu zaman burada yaşanan anksiyete rahatsızlık düzeyinde değildir. Çocuk sosyalleştikçe bu sıkıntısı kaybolur. "Okul fobisi"sık rastlanan bir çeşididir.

İdrar kaçırma (enuresis):  Çocuğun, tekrarlayıcı nitelikte ve  istemdışı altını ıslatmasıdır. 3-5 yaş arası çocuklar idrarını kontrol edebilecek biyolojik olgunluğa erişirler. Bu yaşlardan sonra çocuğun  geceleri  tekrarlayıcı tarzda altını ıslatması bu bozukluğu düşündürmelidir.

Dışkı kaçırma (enkoprezis): 4 yaşından sonra devam eden, istemdışı olarak tekrarlayan tarzda çocuğun kakasını kaçırması ile karakterizedir.

Kekemelik: Ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması ya da konuşmanın akışını kesen duraklamalar şeklinde kendisini gösteren bir konuşma bozukluğudur. 12 yaşından önce ve çoğunlukla 2-7 yaşları arasında başlar. Erkek çocuklarda daha sık görülür. 2-3.5 yaşlar arasında başlayan kekemelik genellikle geçicidir.

Tik bozuklukları: Bir kas grubuna yineleyen istemdışı hareketlerde belirli bir bozukluktur. En sık görülenler göz kırpma, burun oynatma, dudak oynatma, kaşları kaldırma gibi yüzdeki tiklerdir. Tikler uykuyla kaybolur, stresle artar

GENEL TIBBİ DURUMA BAĞLI ANKSİYETE BOZUKLUĞU

    Başlıca özelliği genel tıbbi bir durumun fizyolojik etkilerine bağlı, klinik açıdan belirgin anksiyetenin bulunmasıdır. Belirtileri arasında yaygın anksiyete bozukluğu, panik atakları ya da obsesyonlar bulunabilir. Öykü, fizik bakı ve laboratuvarda genel tıbbi duruma bağlı kanıtlar bulunabilir. Hipertiroidi, hipotiroidi, feokromasitoma, vit B12 eksikliği, kardiyak aritmi, hipoglisemi, anemi, kronik obstrüktif akciğer hastalıkları, SLE, parkinson, multipl skleroz sık olarak anksiyete bozukluklarına yol açan klinik durumlardır. Altta yatatn hastalığın sağaltımı yapıldığında genellikle düzelir. Gerekirse özgül sağaltım verilebilir.

MADDE KULLANIMININ YOL AÇTIĞI ANKSİYETE BOZUKLUĞU

Madde kullanımının yol açtığı anksiyete bozukluğunun başlıca özelliği; bir maddenin fizyolojik etkilerine bağlı olduğu yargısına varılan , belirgin anksiyete belirtilerinin bulunmasıdır. Alkol, amfetamin, kokain, kannabis, hallüsinojenler, inhalanlar, fensiklidin ve benzeri maddelerin entoksikasyon durumlarında ; alkol, kokain, sedatifler, hipnotikler ve anksiyolitiklerin yoksunluğu sırasında anksiyete belirtileri ortaya çıkabilir. Anestetikler, analjezikler, insülin, tiroid preperatları, oral kontraseptifler, antihistaminikler, antiparkinson ilaçlar, kortikosteroidler, antihipertansifler, kardiovasküler ilaçlar, antikonvulsiyonlar anksiyeteye yol açabilirler.

Belirtiler ve Yaşananlar

Anksiyete'nin 
Çarpıntı, titreme gibi fizyolojik
Huzursuzluk, gerginlik, bulantı ve kaygı gibi duygusal
Ölüm ve hastalık kontrolünü yitirme, çıldırma, bayılma korkusu gibi düşünsel 
Bu his, duygu ve düşüncelerin yaşanacağından korkulan veya tahmin edilen durum ve yerlerden uzak kalma gibi davranışsal çeşitli boyutları olabilir.

Anksiyete sırasında sıklıkla;
Huzursuzluk veya bıçak sırtında olma hissi 
Kolay yorulma 
Dikkati toplama güçlüğü veya "kişinin kafasının içinin bomboş" olması tetikte olma, irkilme, çabuk uyarılma hali
Kas gerginliği 
Uyku bozuklukları (uykuya dalamama veya sürdürmede güçlük ile uykuda yeterince dinlenememe) gibi belirtilere rastlanır.

Bunların yanı sıra;
Ağız kuruması, yutmada güçlük, hazımsızlık
Göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı, çarpıntı
Sık idrara çıkma
Erkeklerde peniste sertleşme kaybı,
Kadınlarda adet düzensizlikleri veya adet görememe
Ellerde titreme, kulak çınlaması, baş ağrısı, sersemlik hissi 
Sık görülen diğer belirtilerdendir.

Anksiyete, düşünmeyi, algılamayı ve öğrenmeyi etkiler. Şaşkınlığa "eşyalar ya da duvarlar büyüyerek üzerime geliyor" gibi algı bozukluklarına ve dikkat eksikliğine yol açabilir. Anksiyetli kişiler bazı şeylere, özellikle de kendileri için olumsuz olabilecek şeylere, aşırı dikkat etme eğilimindedir. Korku ve kaygılarını haklı çıkarmak için bu tür şeylere seçici bir şekilde dikkat ederken, korku ve kaygılarının aksini gösteren bir çok şeyi de göz ardı ederler. Mevcut olasılıkları abartırlar. (çocuklarını okula her gün büyük bir kaygıyla gönderen annelerin dikkatini sürekli çocuklarla ilgili kaza haberleri çeker, neredeyse kafası hergün bu tür haberlerle meşguldür ve olası bir kaza riskini çok büyük bir oranda abartmaya başlar)

Bu derece yoğun fiziksel belirtiler yaşayan kişilerin ilk baş vurdukları yerler acil servisler veya sağlık ocaklarıdır. Anksiyeteden rahatsız olan birçok kişi yaşadığı fiziksel belirtilerin tedavisi için  sıkça kardiyologlara, pratisyen hekimlere, dahiliye uzmanlarına, göğüs hastalıkları uzmanlarına veya gastroenterologlara gider. Ne yazık ki hastaların sadece üçte biri psikiyatrik tedavi arayışına giderler. Bazı kalp-damar hastalıkların, nörolojik hastalıklar, hormon hastalıkları, vitamin eksiklikleri, şeker hastalığı, bazı ateşli ve bulaşıcı hastalıklar anksiyeteye benzer şikayetlere neden olabilir. Bu yüzden, yukarıda belirtilen tıbbi nedenler ayrıntılı olarak incelenmelidir. Ayrıca yoğun olarak kullanılan alkol ve esrar, eroin ve çeşitli ilaçlar gibi bağlımlılık yapan diğermaddelerin de benzer bir duruma yol açtığı bilinmelidir. Gerekli incelemeler yapılıp diğer tıbbi nedenler ayırdedildikten sonra, sonuna "anksiyete"nin neden olabileceği akılda tutulmalıdır. Yapılan incelemeler ve doktorların önerilerine karşın, yaşadıklarının psikolojik bir sorun olduğuna ikna etmek oldukça güçtür.

Anksiyete bozukluklarının biyoloji, kalıtım, kişilik yapısı, çocuklukta yaşanan olumsuz deneyimler, kişinin başına geçen oldukça stresli olaylar, adet günleri ile ilişkili çeşitli nedenleri olabilmesine karşın kesin nedeni henüz bilinmemektedir.

Anksiyete bozukluklarında görülen krizlerin özellikleri

    Tipik bir panik atak sırasında ortaya çıkan terleme, titreme, nefes darlığı ya da boğulur gibi olma, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, ölüm korkusu, uyuşma ve karıncalanma duyuları, üşüme, ürperme ya da ateş basması gibi fizyolojik belirtiler görülür. Bu belirtileri yaşayan kişilerde, "Kalp krizi geçiriyorum, öleceğim", "Kalpten gidiyorum""Beyin kanaması geçiriyorum""Felç olacağım" şeklinde otomatik düşünceler ortaya çıkar.

Bedensel belirtilere bağlı olarak kişilerde ortaya çıkan bu "otomatik düşünceler"in etkisiyle kişiler acil servislere başvurarak yardım ararlar. Yapılan muayene ve tetkiklerden sonra genellikle kişi hiçbir şeyi olmadığı, sorunun psikolojik olduğu söylenerek evine yollanır.

Daha sonra tekrar eden ataklar kişiyi iyice güvensizliğe sevkeder, kendisinde önemli bir hastalığın olduğunu fakat tespit edilemediğini veya kendisine doğru söylenmediğini düşünmeye başlar. Sürekli hastalığını düşünüp günlük yaşamını hastalık belirtilerine göre şekillendirmeye çalışır. Örneğin; hastalığı sebebiyle evden çıkmamaya, sürekli tahliller yaptırmaya, sağlık kuruluşlarına yakın bir yerde bulunmaya çalışır.

Anksiyete bozukluklarının tedavisi

Anksiye bozukluklarında acil krizler gelen hastalara ilk olarak anksiyetinin neden olduğu bedensel belirtileri ve artmış olan sıkıntıyı azaltmaya yönelik girişim yapılmalı ve hastanın huzursuzluğu yatıştırılmalıdır.

Kişiye hastalığı hakkında bilgi verilmeli, karşılıklı güven ilişkisi kurulmalıdır.

Sonraki aşamada hastalık öyküsü ve hastalığın seyri dikkate alınarak gerekli tedavi programı düzenlenmelidir. Anksiyete bozukluklarında ilaç tedavileri ve psikoterapi teknikleri kullanılabilir. İlaç tedavisinde uygun ilaç seçimi, yeterli süre ve yeterli doz kullanımı son derece önemlidir. İlaç tedavisi ile psikoterapinin beraberce uygulanması tedavideki başarı oranını artırmaktadır.
Anksiyete bozuklukları psikolojik danışmanlık, psikoterapi ve ilaç tedavisi ile düzelebilir.

Farmakoterapi en az 6 veya 12 ay sürecek bir tedavidir.

Anksiyete bozukluğu olan kişiler genellikle çeşitli fiziksel sorunlardan yakındıkları için ilaç seçiminde yan etkileri nispeten az olan ilaçları kullanmaya özen göstermek gerekir. İlaç yan etkisinin yarattığı bir sorun, eğer kişiye yeterince bilgi verilmediyse, oldukça olumsuz algılanıp mevcut sıkıntı ve kaygıları artırabilir. Bu durum kişinin tedaviye olan inancını yitirmesine ve tedaviyi yarıda bırakmasına yol açabilir. Günümüzde yan etkisi oldukça az olan, bağımlılık yapmayan ve güvenilir ilaçlar, anksiyete bozukluklarının tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadırlar