Tarih Boyunca İstanbul Depremleri

Yazılı kayıtlara göre bilinen en yıkıcı İstanbul depremleri 1509 ve 1766 tarihlerinde meydana gelen ve Büyük İstanbul Depremi olarak adlandırılan depremlerdir. Bu iki deprem arasında geçen süre 257 yıl. Her iki deprem İstanbul açıklarında meydana geldiği için İstanbul depremi olarak adlandırılır. Yerkabuğu hareketlerinde oluşan sismik stres ile periyodik sürelerin doğrudan bir ilişkisi olduğu istatistiki bir veridir. Bu da İstanbul'da beklenen depremin 10 yıl için olma olasılığını güçlendiriyor.
1894 ve 1999 tarihlerinde İstanbul'u da etkileyen depremler İzmit körfezi merkezli depremler ve her iki deprem arasında 100 yıllık bir süre mevcut.

Prof.dr. Naci Görür, "Marmara Denizi Altındaki Faylarda Normalde 220 Yılda Biriken Enerji ve Stres Gölcük ve Düzce Depremleri ile 55 Saniyede Yüklenmiştir. Deprem Hızla Yaklaşıyor. 250 Yılda Bir Tekrarlanan Deprem Oluşma Süresi Dolmak Üzere. Maalesef Bizim Nesil Tam Bu Süreye Denk Geldi Bu Strese Bu Kabuk Fazla Dayanmaz" Diye Konuştu.

1509 Büyük İstanbul Depremi

1509 Büyük İstanbul Depremi, Marmara Denizi'nde Adalar yakınlarında 10 Eylül 1509'da olmuş bir depremdir. Depremin büyüklüğü ve yarattığı ağır hasar sebebiyle halk arasında Küçük Kıyamet (Kıyamet-i Suğra) olarak adlandırılmıştır.

Depremde 160.000 nüfusa ve 35.000 yerleşim birimine sahip olan İstanbul'da, aralarında Osmanlı hanedanınından bazı kişilerin de bulunduğu 13000 kişi ölmüş, 1070 ev tamamen yıkılmıştır. Depremde; Şehrin Surları, Edirnekapı, Silivrikapı, Yedikule, İshak Paşa Kapısı, Topkapı Sarayı, Fatih Camisi, Anadolu Hisarı, Yoros Kalesi, Boğaziçi, Heybeliada, Burgazada, Silivri, Rumeli Hisarı, Kızkulesi, Haliç, Galata ve Pera ağır hasar görmüştür. Birçok kervansaray, hamam, mescid yıkılmıştır.

1509 istanbul depremi

İstanbul ve Pera'nın bazı bölgelerinde, yerde yarılmalar, su ve kum fışkırmaları oluşmuştur. Deprem, tsunami'ye neden olmuştur. Tsunami, şehrin surlarını, Galata ve İstanbul'daki birçok duvarı aşmış ve ağır hasara neden olmuştur. Bu duvarlara yakın olan bazı evlerin denize battığı görülmüştür.

1509 istanbul depremi Sultan II. Bayezıt Deprem, Edirne, Gelibolu, İznik'te de önemli hasarlar meydana getirmiştir. Yunanistan'dan Nil Deltası'na (Mısır) kadar geniş bir bölgede hissedilmiştir.

Artçı depremler aylarca sürmüş ve birçoğu çok geniş alanlarda hissedilmiştir. 10 Eylül 1509 depreminden sonra II. Bayezid, imparatorluğun her bölgesinden toplattığı 66.000 işçi, 3000 ustabaşı ve 11.000 asistanı görevlendirerek, imar işlerini başlatmıştır. Ayrıca, halktan deprem için özel bir vergi toplatmış, ve Mart-Haziran 1510 tarihleri arasında hasarlar tamir edilmiştir.

1766 Büyük İstanbul Depremi

1766 Büyük İstanbul Depremi, Marmara Denizi'nin doğusunda 22 Mayıs 1766 Perşembe sabahı olmuş bir büyük bir depremdir. Deprem İzmit'ten Tekirdağ'a kadar uzanan geniş bir alanda etkili olmuştur. Tsunami yaratmış, bu alanda önemli hasarlar meydana gelmiştir. 4.000'den fazla kişi ölmüştür.

İstanbul'da; Topkapı Sarayı, Fatih Camii, Yedikule, Eğrikapı, Edirnekapı, şehir surlarında ağır hasar, Galata ve Pera, Kapalıçarşı, Ayasofya ve diğer camiilerde hasar meydana gelmiştir. Deprem, Marmara'nın doğusunu önemli ölçüde etkilediğinden İzmit'te ve Karamürsel'de ağır hasarlar gözlenmiş, tsunami dalgaları limanları kullanılamayacak hale getirmiştir.

Galata, Boğaziçi ve Mudanya kıyılarında deniz seviyesinde yükselmeler gözlenmiş ve Marmara Denizi'ndeki küçük adacıklar yarı-yarıya sular altında kalmıştır. Deprem Bozcaada, Selanik, İzmir ve güney Balkanlarda da hissedilmiştir.

1766 istanbul depremi

Küçük Kıyamet'ten (1509 Depremi) 257 yıl sonra: 1766 depremi: Padişah çadıra çıkıyor

İzmit'ten Gelibolu'ya kadar uzanan Marmara fay hattını kıran depremde tsunami dalgaları oluştu, camiler Topkapı Sarayı ve anıtlar büyük zarar gördü.

* 22 Mayıs 1766 depremi Marmara denizinin doğusunda oluşmuş ve İzmit'ten Tekirdağ'a (Rodosto) kadar uzanan geniş bir bölgede büyük hasarlar yapmıştır. İzmit, Bursa, Edirne ve muhtemelen Gelibolu'ya kadar uzanan bir bölgede yüksek binalarda ve yapılarda hasar gözlenmiştir. Bu deprem sonucunda yüksek deniz dalgaları (tsunami dalgaları) oluşmuş, İstanbul boğazı ve Mudanya körfezinde önemli ölçüde hasar gözlenmiştir.

* Bu depremi izleyen birçok artçı deprem rapor edilmiştir. En önemli artçı deprem muhtemelen aynı büyüklükte -- belki de daha büyük -- 5 Ağustos 1766 Mürefte yakınlarında oluşmuştur. Gözlenen hasarın büyüklüğü ve etki alanından dolayı bu depreme ait oldukça fazla bilgi ve belge mevcuttur ve belki de Marmara denizi ve çevresinde gözlenen, en ince ayrıntısına kadar detaylı rapor edilmiş tarihsel depremdir. Osmanlı arşivlerinde bu depremin ardından İzmit ve İstanbul'da hasar gören cami ve külliyelerinde başlatılan onarım çalışmalarına ait belgeler mevcuttur. Özellikle Yunan kaynaklarında İstanbul'da bulunan yabancı ataşe ve elçilerin Avrupa'daki basın aracılığıyla rapor ettiği bu deprem doğrulanmaktadır. Çok ilginçtir bu depremden 11 yıl önce oluşan ve Lizbon (Portekiz)'u harabeye çeviren büyük deprem ile olan ilişkisi ve depremlerin oluşumu hakkında oldukça fazla spekülasyona sebep vermiştir.

1766 istanbul depremi padişah III. Mustafa

* 22 Mayıs 1766 depremi Kurban bayramının üçüncü günü gün doğuşundan yarım saat sonra perşembe sabahı oluşmuştur. Rapor edildiği üzere Güney-Kuzey doğrultusunda hissedilen yeraltı gürültülerinden sonra yaklaşık 2 dakika süren ana depremıden 4 dakika sonra daha küçük ölçekli bir deprem oluşmuştur. Deprem'den hemen sonraki ilk kayıtlara göre İstanbul'da 850'den fazla ölü ve birçok yaralı rapor edilmiştir. Ancak, ölü sayısının az olması depremin sabah namazını takiben camiler boşaldıktan sonra oluşmasına bağlanmaktadır. Maalesef, yıkımlar arasından daha sonra çıkarılan ölü sayısının toplam 4.000-5.000 civarında olduğu rapor edilmiştir.

* İstanbul'daki hasar oldukça geniş bir alanda gözlenmişti. Galata ve Pera 'daki önemli hasarların yanısıra Boğaziçi'ndeki köylerdede nisbeten küçük oranlarda hasar gözlenmiştir. İstanbul'u çevreleyen surlar , özellikle Yedikule ve Eğrikapı arasında önemli ölçüde yıkıldı. Yedikule'deki bir-iki kule yıkıldı, Edirnekapı hasar gördü ve Bahcekapısı ve Odunkapısı'nın çöktüğü rapor edilmektedir.

* En önemli hasar Fatih Sultan Mehmet camisi ve külliyesi'nde gözlendi. Caminin kubbesi, imaret ve medrese çöktü.
Medrese'de eğitim gören 100'den fazla öğrenci yaşamını yitirdi. Depremden sonra caminin onarımı oldukça zaman aldı. Sultan Ahmet Camisi'nin minaresi yıkıldı ancak Ayasofya ve diğer camiler (Selimiye, Süleymaniye, Şehzade, Valide ve Nuruosmaniye ve Laleli) hafif hasar ile bu depremden etkilendiler. İstanbul'daki bu yıkımlar yabancı ateşe, elçiler ve misyon şeflerince de rapor edilmiştir. Bu depremden kiliseler de oldukça etkilenmiş olmasına rağmen, ayrıntılı kayıt pek yoktur.

* Topkapı Sarayı' ndaki ağır hasardan dolayı osmanlı sultanı saray bahçesindeki çadırında uzunca bir süre ikamet etmek zorunda kaldı. Saray'daki mutfak ve bacaları tamamen yıkıldı. Eski saray bahçesinde bulunan cezaevinin duvarlarının yıkıldığı ve savaş esirlerinin kaçtığı ayrıca rapor edilmiştir. Kadırga 'daki sarayın onarımı ve Beşiktaş'taki saray'ın duvarlarındaki yıkım kayıtlarda yer almaktadır. Bu depremde ayrıca birçok han yıkıldı, özellikle Vezir Hanı harabeye döndü ve birçok ölüme sebep oldu. Hırkacılar,Şekerciler, Baltacılar, Çuhacılar ve Kalpakçılar hanları ağır hasar gördü.
Kapalıçarşı, Örücüler çarşısı ve Mercan Ağa'daki yıkımlar, Yerebatan sarnıcı ve askeri birliklerde hasar rapor edilmiştir.
Ayrıca, şehir su şebekesinde ve kanallarında kırılmalar gözlendi.

* Galata ve Pera 'nın önemli bir hasar almadan bu depremden etkilendiğinin rapor edilmesine rağmen, Pera'da birçok duvarın ve bacaların yıkıldığı gözlenmiştir. Galata kıyılarındaki birçok yerleşim birimini ve daha kuzeyde İstinye koyunda yıkımlar oluşmuştur. Bu depremde İstanbul'un 22 km kuzeyindeki Ayvadbend barajı hasar gördü.

* Depremde ki hasarın daha çok İstanbul'un batısında yoğunlaştığı rapor edilmiştir. Çatalca, Küçük-Büyük Çekmece, Kumburgaz, Burgaz, Lüleburgaz, Çorlu ve Tekirdağ (Rodosto)'da deprem hasarlarının gözlendiği güvenilir kaynaklarda yer almaktadır. Tekirdağ'ın daha batısında deprem hasarı ile ilgili pek güvenilir bir kaynak yoktur. Ancak Gaziköy, Gelibolu ve Çanakkale boğazında bazı hasarların gözlendiği rapor edilmesine rağmen bu izlenimler 5 Ağustos 1766 -Mürefte artçı depremiyle ilişkili olabilir.

* Bu depremde gözlenen yıkımlar İstanbul'un doğusunda daha çok İzmit Körfezi'nde yoğunlaşmıştır. Bölgede ki birçok kasaba ve köy de ağır hasarlar gözlenmiştir. Yaklaşık iki dakika kadar sürdüğü rapor edilen bu depremde İzmit Mehmet Bey camisinin kubbesi ve Çalık Ahmet camisinin duvarlarının yıkıldığı ve depremden sonra gözlenen deniz dalgalarının (tsunami dalgalarının) limanları kullanılamıyacak derecede yıktığı rapor edilmektedir.

* Marmara Denizi'nin güneyinde Karamürsel'in batısında birçok köydede (Hersek) ağır hasarlar gözlendiği bilinmektedir.

* Bu deprem Bozcaada, Selanik, İzmir ve güney Balkan'larda --Sırp kaynaklarına göre-- İstanbul'un 240 km kuzey-kuzeybatı'sında yer alan Aytos'da hissedilmiştir.

* Galata, Boğaziçi ve Mudanya kıyı şeridinde deniz seviyesinde yükselmeler gözlenmiş ve Marmara Denizi'ndeki küçük adacıkların yarı-yarıya suların altında kaldığı rapor edilmiştir.

* Depremden yaklaşık iki ay kadar sonra inşaat malzemeleri, bina ustaları Midilli'den Kayseri'ye kadar uzanan geniş bir bölgeden getirilerek yapım ve onarım çalışmaları başlatılmıştır. Birçok kamu (idare) binası yıkılarak yeniden yapılmış ve Fatih Sultan Mehmet camisi ancak 5 Mayıs 1771'de kullanıma açılabilmiştir.

Şüphesiz, bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Fakat Marmara Denizi ve çevresini etkileyen kırık zonları ve ilgili depremlere ait fay düzlemi çözümlerini içeren bir haritaya bakacak olursak (Taymaz, 1990; Taymaz et al., 1991; Taymaz, 1995a-b; Smith et al., 1995; Okay ve diğ. 1999a-b) Marmara Bölgesi'nin ne kadar büyük bir deprem riski ile iç içe yaşadığını görmek mümkündür. Marmara denizi çökelme havzasını sınırlayan bu kırık zonlarında oluşabilecek depremlerden 5-25 km uzaklıktaki yerleşim birimlerinde ağır hasarlar görmek olasıdır.

Yapılardaki hasarlar; depremin büyüklüğü (M)'ne, episantır uzaklığına, yerel zemin koşulları, yapı tipleri ve inşaat kalitesine göre farklı oranlarda oluşacaktır. Zemin kalitesi açısından olaya bakacak olursak; gevşek zeminlerin sarsıntı büyütme oranı ve titreşim peryodları büyük, sert zeminlerde ve kayalık bölgelerde ise küçüktür. Kurutulmuş bataklık bölgeleri, dere yatakları, dolgu ve heyelan alanları gibi gevşek zeminler üzerindeki yapılar, sert-kayalık bölgelerde inşa edilmiş yapılara oranla daha fazla hasar göreceklerdir.

Deprem olayına farklı bir açıdan bakacak olursak, depremin büyüklüğü ve yeri deprem hasarları açısından en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Beklenen depremin büyüklüğünün en az bugüne kadar oluşmuş en büyük deprem kadar olacağı kabul edilirse, deprem felaketinin boyutları çok daha büyük bir önem kazanacaktır.

Özetle, ulusal deprem istasyonları ağından, zemin etüdlerine, neotektonik araştırmalara ve konut tipi seçimlerine kadar bir dizi araştırmayı başlatmalıyız. Önce, sağlıklı bir veri-bankası oluşturarak, deprem olayına hazırlanmalıyız...

1894 İzmit Depremi

İstanbul, bundan 105 yıl önce 10 Temmuz 1894'te, "pek çok tahribata ve can kaybına sebep olan" bir deprem yaşadı. Tarihi kaynaklarda "büyük hareket - i arz" diye isimlendirilen bu deprem, Rumi 1310 yılına rastladığından, İstanbul halkı arasında, "1310 zelzelesi" diye anılır olmuştu.

İstanbul'da, son şiddetli deprem, 1984 yılının 10 Temmuz gününe rastlar. Kayıtlara göre, öğle üzeri, 12:20'de ya da 12:25'te, müezzinlerin ezan okuduğu bir sırada, önce hafif bir sarsıntı ile kendisini hissettirmiş, güney batıdan kuzey doğuya ve aşağıdan yukarıya olmak üzere, bunu daha şiddetli sarsıntılar takip etmişti.İstanbul halkı dehşet içinde sokaklara dökülmüş, "Allah, Allah" nidaları her tarafta duyulmaya başlamıştı.Deprem Marmara Denizi'nde de şiddetli dalgalarla kendini duyurdu. Denizdekiler mavnalardan, balıkçı teknelerinden, Şirket - i Hayriye vapurlarından kente baktıklarında, çöken binalardan yükselen toz bulutlarını görmüşlerdi.

Deniz geri çekiliyor!

Marmara sahillerinde deniz önce 200 metre geriye çekilmiş, sonra şiddetli dalgalar halinde karaya vurmuş, kıyılardaki kayıklar, tekneler parçalanmıştı.İstanbul halkı, kendini sokaklara dar atmış; evlerde, dükkanlarda hiç kimse kalmamış, herkes geceyi dışarıda geçirmişti. Kent, büyük bir yıkıma uğramıştı.

Kapalıçarşı çöküyor!

Kapalıçarşı kelimenin tam manasıyla "bir facia yeri" idi. Öğle vaktinin halk ve esnaf kalabalığı, çarşının sokaklarından dışarı fırlamaya çalıştı. Fakat sarsıntılardan kapılar kapanmış ve Kapalıçarşı'nın duvarları, içeride kalanların üzerine çökmeye başlamıştı. Sonunda, Kapalıçarşı'nın kubbeleri de çöktü! Sirkeci de yerle bir olmuştu. Bitpazarı, çadırcılar, yağlıkçılar, Yeniçeriler Çarşısı, Bodrum ve Kellekesen hanları yıkılmıştı. Uzunçarşı, Tahtakale, kutucular, kantarcılar baştan başa harabeye dönmüştü. Gedikpaşa, Kadırga, Kumkapı, Yenikapı, Langa ve Samatya'da yüzlerce ev yıkılmış, Adalar'da da büyük tahribat olmuştu. Heybeliada'daki Ruhban Okulu dahil, birçok büyük bina, hasar görmüştü.

Camilerin minareleri

İstanbul'un camileri de depremden nasiplerini aldılar: Edirnekapı, Mihrimah, Kariye camilerinin minareleri yıkıldı; Nuruosmaniye'nin girişi çöktü. Kentte, depremle birlikte, yer yer büyük yangınlar da çıktı. Ancak ilginçtir, Beyoğlu'ndaki yapılarda, bir hasar meydana gelmedi. 11 Temmuz 1894 tarihli Sabah gazetesi, depremi şu satırlarla bildiriyordu: "Dün sabah beşe çeyrek kala (öğleye doğru), şehrimizde evvela hafifçe bir hareket - i arz hissedilmesini müteakip gayet şiddetli bir darbe ile her taraf sarsılmaya başlamıştır." Sonraki satırlarda gazete, depremin "10 - 12 saniye kadar" sürdüğünü, "şiddetli darbeden bir çeyrek kadar sonra, kısa fasılalarla dört defa daha hareket olduğunu" ayrıca akşama doğru, "iki hareket daha" yaşandığını bildirir. İstanbul'da Fransızca yayımlanan Moniteur Oriental gazetesi de aynı gün, şu satırlara yer verir: "Dün saat 12:25'te yaklaşık yarım dakika süren şiddetli bir yer sarsıntısı bütün kentte, tarifi imkansız bir paniğe yol açtı."

Taksim civarında

Taksim civarındaki mezarlık ve bahçeleri gezen Moniteur muhabiri "her sınıf ve tabakadan insanla, karışık alaca bulaca kalabalağı" anlatır. Şunları yazar: "En yüksek sınıftan kadınların, saç baş dağınık, ürküntü içinde veya üstlerine yalnızca bir sabahlık, bir kombinezon veya jüponla kaçtıkları görülebiliyordu. Her yerde çığlıklar, gözyaşları, ağlamalar, sinir krizleri, bayılmalar, Allah'a, Meryem'e yakarmalar duyuluyordu."

Avrupa basını

Avrupa basını da "1310 zelzelesi"ne geniş ver verdi. Fransız L'Illustration dergisi, depremin Parc Saint - Maur gözlemevi tarafından saat 10.50'de kaydedildiğini (Paris saatiyle) bildirmişti. L'Illustration depremle ilgili görgü tanıklıklarına da yer vermiş ve fotoğraflar da yayımlamıştı. Devir, Abdülhamit devri idi; Şehremini Rıdvan Paşa'nın başkanlığında bir "komisyon" kuruldu. Yardım çalışmaları başladı. Ama ortada, anlatılması güç bir kargaşa vardı. İdare - i Mahsusa ve Şirket - i Hayriye olağanüstü seferler organize etti. Şirket'in memurları, iskelelere yığılan çılgın kalabalığı biletsiz olarak Boğaz ve Rumeli - Anadolu kıyıları arasında taşıdılar. "1894 Depremi", Bizans'tan günümüze, İstanbul tarihinin en büyük depremi olmasa bile, "son şiddetli deprem" unvanını taşır. Ayrıca İstanbul'da, can ve mal kaybına yol açan 29 deprem arasında, en çok incelenip araştırılmış sismik olaydır.

Aletsiz rasathane

Depremin merkez üssü, İzmit Körfezi boyunca Adapazarı'ndan Çatalca'ya uzanan hat üzerindeydi. Uzun ekseni 175 kilometre, kısa ekseni de Katırlı - Maltepe arasındaki 39 kilometrelik hat olmak üzere, bir elips içinde kalan bölge, depremden birinci derecede etkilendi. Her ne kadar, depremin "9" şiddetinde olduğu söylenmişse de, bunun günümüzün Richter ölçeğindeki 9 şiddetine eşit olduğu kuşkuludur. Çünkü o tarihte, İstanbul'da bulunan ve Kumbari Efendi'nin yöneticisi olduğu tek rasathanenin sismik ölçümler yapabilecek araçları yoktu.

1999 Gölcük Depremi

1999 Gölcük Depremi, İzmit Depremi, Marmara Depremi ya da 17 Ağustos 1999 depremi, 17 Ağustos 1999 sabahı, yerel saatle 03:02'de gerçekleşen, Kocaeli/Gölcük merkezli deprem. Richter ölçeğine göre 7,5 Mw büyüklüğünde gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden olmuştur.

izmit fay hattı

17 Ağustos depremi, tüm Marmara Bölgesi'nde, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 konut, 42.902 işyeri hasar gördü.[4] Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir. Bu nedenle Türkiye'nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir. Deprem gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu maddi kayıplar açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biridir.Depremin Türkiye'nin can damarı bir sanayi bölgesi olan Marmara Bölgesi'nde meydana gelmiş ve çok geniş bir coğrafyayı etkilemiş olması,ülke insanlarının üzüntüsünü bir kat daha arttırmıştır.

Büyüklüğü ve konumu

Deprem, 17 Ağustos 1999'da, saat 3:02 de, 40,70 kuzey enlemi ile 29,91 doğu boylamının tarif ettiği bölgede, İzmit'in 11 km güneydoğusunda meydana gelmiştir.

1999_izmit depremi stres haritası

Depremin büyüklüğü çeşitli kuruluşlar tarafından değişik değerlerde bildirilmis ise de moment şiddeti büyüklüğü Mw = 7,5 ve yüzey dalgası büyüklüğü Ms = 7,7 değerleri civarında değişmektedir.

Cisim Dalgası Şiddeti = 6,3 (USS)
Yüzey Dalgası Şiddeti = 7,8 (USGS)
Moment Şiddeti = 7,5 (Kandilli,USGS,Afet İşleri Genel Md. Deprem Araştırma Dairesi AIGM-DAD )
Kayıt Süresi Şiddeti = 6,7 (Kandilli)
Depremin odak derinliğinin 10–15 km olduğu ve sağ atımlı 120 km civarında bir fay hareketi ortaya çıktığı yapılan incelemelerle belirlenmiştir. Ana deprem dalgasının ardından büyüklüğü 4,0-5,0 değerlerinde olan çok sayıda artçı depremler meydana gelmiştir.

Deprem merkez üssüne en yakın ivme kaydı, Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi [7] tarafından tüm Türkiye çapında kurulmuş ve işletilmekte olan Kuvvetli Yer Hareketi Kayıt Şebekesi'nin bir istasyonu olan İzmit Metoroloji İstasyonu'ndan alınmıştır. Buna göre, maksimum ivme, kuzey-güney doğrultusunda 163 mG, doğu-batı doğrultusunda 220 mG ve düşey doğrultuda 123 mG dir. Her üç birleşen de birbirleri ile kıyaslanabilir büyüklüktedir.

1999 izmit deprem haritasi

Deprem Tarihçe

Yakın tarihte bu bölgede Adapazarı merkez üssü olmak üzere 1943, 1957, 1967 yıllarında şiddetli depremler olmuştur. Geçmişteki tarihlere baktığımızda ortalama 30 senede bir bu bölgede büyük depremler olmaktadır. 1999 depreminden sonrada belirli periyotlarda ve çeşitli büyüklüklerde depremlerin beklenmesi bu fay hattının karakteristik özelliğinden kaynaklanmaktadır.

Depremin bu kadar çok can kaybına yol açmasının sebebi olarak kaçak yapılar, standartlara uygun olmayan binalar ve daha ucuza mal etmek için malzemeden çalan müteahhitler gösterilmektedir. Depremden sonra, zorunlu deprem sigortası gibi bir takım düzenlemeler getirilmiştir.

Deprem Yargı ve cezalar

Yapım hatalarından çöken binaların müteahhitlerine yaklaşık 2100 dava açıldı. Bu davalardan 1800'ü hukuki boşluklardan dolayı cezasız sonuçlanmıştır. Geriye kalan 300 davanın 110 kadarında ceza verilse de çoğu ertelenmiştir. Bunun dışında kalan davalar ise 16 Şubat 2007 tarihinde 7.5 yıllık zaman aşımı süreleri dolduğu için zaman aşımına uğramış ve düşmüştür.

Resmi rakamlara göre Gölcük depremi

Deprem sonucu oluşmuş yer kırığı

Deprem sonucu oluşmuş bir enkaz İllere göre ölü sayısı:
Bolu: 270
Bursa: 268 .
Eskişehir: 86
İstanbul: 981
Kocaeli: 9.477
Sakarya: 3.891
Yalova: 2.504
Zonguldak: 3
Mersin: 4

olmak üzere toplam 17.480 kişi ölmüştür.

2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Raporu'nda ise can kaybı sayısı 18.373 olarak güncellenmiştir.
Aynı Araştırmaya göre:

Yaralı sayısı: 48 bin 901
Sakat kalan: 505
Yıkılan ve ağır hasarlı bina: 96 bin 796 konut ve 15 bin 939 işyeri
Orta hasarlı konut: 107 bin 315
Orta hasarlı işyeri: 16 bin 316
Az hasarlı konut: 113 bin 382
Az hasarlı işyeri: 14 bin 657
Prefabrik talep sayısı: 43 bin 264

Dağıtılan prefabrik sayısı: 40 bin 786
Prefabrikte yaşayan nüfus: 147 bin 120
Kocaeli’de 55 bin 399,
Sakarya’da 38 bin 131,
Bolu’da 14 bin 296,
Düzce’de 22 bin 822,
Yalova’da 15 bin 946

Dış yardımlar

17 Ağustos depremi tüm dünyada büyük yankı uyandırmış, birçok ülkeden ve uluslararası kuruluşlardan gerek acil yardım ekibi, gerekse araç, gereç ile tıbbi ve insani yardım malzemeleri gönderilmiştir.[9].

Yardım ekipleri ulaşan ülke ve ekipler

Toplamda 52 ülke yardım etmiştir: Japonya, Belçika, İsrail, Azerbaycan, Bangladeş, KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fas, Cezayir, Almanya, İtalya, Pakistan, Ürdün, Fransa, Rusya, İngiltere, Mısır, Yunanistan, Gürcistan, İsveç, Macaristan, Malezya, Finlandiya, Amerika Birleşik Devletleri yardım eden ülkelerin yalnızca yarısıdır.

1999 Düzce Depremi

1999 Düzce Depremi, 12 Kasım 1999 Cuma günü saat 18.57'de aletsel büyüklüğü 7.2 ve merkez üssü Düzce olan deprem . 30 saniye süreyle etkili olan deprem, pek çok ilin yanı sıra Ukrayna'dan da hissedildi.

izmit maramara fay haritası

Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi'nin açıklamasına göre, ölü sayısı 845, yaralı sayısı 4948, depremde hasar gören ve derhal yıkılması gereken bina sayısı 3395, yıkık ya da ağır hasarlı ev sayısı 12939, iş yeri sayısı ise 2450'dir.
  • Depremin Büyüklüğü : 7.2
  • Enlem - Boylam : 40.768 Kuzey-31.148 Doğu
  • Odak Derinliği(h) : 14 km.

Başlıklarla Düzce Depremi

  • 12 Kasım 1999 Düzce Depremi, Düzce fayının hareketi sonucu oluşmuştur.
  • 73 km uzunluğunda olan bu fayın 30 km'lik batı bölümü 17 Ağustos 1999 depreminde kırılmış bulunuyordu. 12 Kasım 1999 depremi ise fayın 43 km uzunluğundaki doğu bölümünün kırılması sonucunda oluşmuştur.
  • Bu deprem, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depremine neden olan Kuzey Anadolu Fayı'ın kuzey kolunu oluşturan fayların en doğusunda bulunan segmenti üzerinde gerçekleşmiştir.
  • 12 Kasım 1999 depremi, 17 Ağustos 1999'daki kırılmaların Düzce fayının doğu bölümünü tetiklemesi sonucu gelişmiştir.
  • Deprem kırığının doğu bölümünü sağ yönlü doğrultu atımlı, Efteni gölü bölümü ise oblik faylanma mekanizmasını yansıtır. Kırık üzerinde ölçülebilen maksimum sağ yönlü yer değiştirme 410 ± cm, eğim atım ise 300 cm dolayındadır.
  • MTA-Ankara Üniversitesi tarafından hazırlanan 17 Ağustos 1999 Depremi sonrası Düzce Alternatif Yerleşim Alanlarının Jeolojik İncelemesi" adlı raporda, Adapazarı-Düzce arasında deprem riski artan faylar olarak Düzce fayının doğu bölümü ve Hendek arasında deprem riski artan faylar olarak Düzce fayının doğu bölümü ve Hendek fayı öngörülmüştü. 12 Kasım 1999 depremi ile Düzce fayındaki beklenti gerçekleşmemiştir.
  • En fazla can kaybı ve yapısal hasar, deprem kırığı üzerinde bulunan yerleşmeler ile Düzce kentinde meydana gelmiştir. Gölyaka-Kaynaşlı hattındaki yapı hasarlarının çoğunluğu, deprem fayının parçalaması sonucunda, Düzce kentindeki hasar ise zayıf zemin özelliklerine bağlı olarak gerçekleşmiştir.
  • Ulaşım alt yapısında da deprem kırığına ve heyelanlara bağlı olarak çeşitli deformazyonlar gelişmiştir.
  • Bölgede geniş bir alanda yapılan ölçümler, suların ekoloji, direk temas olmadığına göstermektedir. CH4 gazının devamlılığı bulunmamaktadır ve konsantrasyonu giderek düşmektedir.

Eski İstanbul Depremleri

Tarih boyunca bir çok deprem yaşayan İstanbul, depremle Bizans İmparatorluğuna başkent olmasından 12 yıl sonra, 342 yılında tanıştı, ancak kent depremden çok fazla etkilenmedi. İstanbul halkı, bir çok küçük sarsıntının dışında 447, 542, 1296, 1509, 1719, 1766, 1894, 1912, 1935, 1963 ve 1999'da meydana gelen depremlerle korku dolu anlar yaşadı.

Eminönü Belediyesince, Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, tarihçi Prof. Dr. Vahdettin Engin ve Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu'ya hazırlatılan “Payitaht-ı Zemin Eminönü: Bir Dünya Başkenti” adlı eserden derlenen bilgilere göre, kentte, tarih boyunca bir çok deprem yaşandı.

İstanbul, ilk depremini Bizans İmparatorluğunun başkenti olmasından 12 yıl sonra 342 yılında yaşadı. Ancak kent depremden çok fazla etkilenmedi.

İstanbul, 24 Ağustos 358'de İzmit'i yerle bir eden depremle yeniden sarsıldı. Kentte, 402, 412, 417, 423, 437 ve 442 yıllarında meydana gelen depremler çeşitli hasarlara yol açtı.

İstanbul'da 447'de meydana gelen deprem büyük yıkıntıya neden oldu. Bu yıllarda “Tanrının Kırbacı Atilla” Roma ve İstanbul'u tehdit ettiği için surların önemli bir kısmının yıkılması, kentte paniğe yol açtı. İstanbullular, bu tehdidi önleyebilmek için gece gündüz çalışarak surları bir kaç ayda tamir etti.

Sonraki yıllarda da İstanbul depremlerle sallanmaya devam etti. 450, 477, 487, 525, 533 yıllarında meydana gelen depremler İstanbul'da hasara sebep oldu.

Bir çok evi, surları, heykelleri yıkan 16 Ağustos 542'deki şiddetli deprem, binlerce insanın ölmesine neden oldu. İstanbul'da 7 Mayıs 558'de gerçekleşen deprem çok büyük hasara yol açtı, Ayasofya'nın kubbesi çöktü, yüzlerce ev yıkıldı.

Bizans Dönemi İstanbul Depremleri

İstanbul, 583 ve 611 yılındaki depremlerden sonra uzun süre depremlerden uzak yaşadı. Yaklaşık 130 yıl sonra 26 Ekim 740'ta İstanbul büyük bir depremle sarsıldı, daha sonra 780, 790, 796, 860, 866, 869, 948, 989 ve 1010 depremleri meydana geldi. İstanbul 13 Ağustos 1032 ve 16 Mart 1033'te arka arkaya iki depremle tahrip oldu, bunları 1042 ve 1064 depremleri izledi.

Kentte 1 Mart 1202'de meydana gelen deprem, şiddeti kadar saraydaki olayla da tarihteki yerini aldı. Depremde Bizans İmparatorunun yatağının önü yarıldı ve bir harem ağası oraya düşerek öldü.

Bu depremden 3 yıl sonra İstanbul 1261'ye kadar sürecek Latin işgaline uğradı. Latin döneminde 11 Mart 1231 salı günü meydana gelen şiddetli depremde şehir ve surlar zarar gördü.

1419 DEPREMİNDE TSUNAMİ MEYDANA GELDİ

Fazla şiddetli olmayan 1289 depreminden 7 yıl sonra 1 Haziran 1296 Cuma gecesi İstanbul'da büyük bir deprem oluştu. Bu depremde İstanbul'da taş üstünde taş kalmadı. Evler, saraylar, kiliseler, surlar yakıldı, su baskınları meydana geldi, artçı sarsıntılar 2 ay kadar devam etti ve Bizanslılar'a korku dolu anlar yaşattı.

İstanbul, Ocak 1303'te ard arda 2 deprem yaşadı. Depremin 1. Athanasios'un ikinci kez patrikliğe tayini sırasında meydana gelmesi, patriğin “Hayır duası” olmadığı şeklinde yorumlandı.

Bizanslılar 1402'de Timur karşısında Osmanlılar'ın mağlup olmasına sevinirken İstanbul'da meydana gelen deprem, sevinçlerini kursaklarında bıraktı. 1419 depreminde tsunami meydana geldiği de anlatıldı. Bizans döneminde İstanbul'da son deprem 1437'de oldu.

Osmanlı Dönemi İstanbul Depremleri

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in 1453'te İstanbul'u fethinden sonra meydana gelen iki büyük deprem, 2. Bayazıd'ın hükümdarlığı dönemine denk geldi. Kentte 10 Eylül 1509 günü gece saat 04.00'te meydana gelen deprem, İstanbul için çok yıkıcı oldu. “Kıyamet-i Sugra” yani “Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremden sonra padişah Edirne'ye gitti.

İnsanlar ne olduğunu anlayamadan bütün şehir harap oldu. 1509 İstanbul Depremi, “1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdeniz'de meydana gelen en büyük deprem” olarak nitelendirildi. Bolu'dan Edirne'ye kadar kendini hissettiren depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10'u deprem sonucu ya öldü ya da yaralandı.

Deprem en büyük hasarı camilere verdi. 109 cami tamamen yıkılırken ayakta kalanların da tümünün minaresi tahrip oldu. 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, burçlardan 49'u yıkıldı ya da ağır hasar gördü.

Ayasofya Camisi'nin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkıldı. 2. Bayazıd'ın Topkapı Sarayı'ndaki yatak odası da depremden çöktü, ancak padişah bir kaç saat önce odadan ayrıldığı için zarar görmedi.

EK VERGİ KONULDU

Depremden sonra toplanan Divan-ı Hümayun, depremin izlerini silebilmek için her evden 22 akçe ek vergi toplanmasına karar verdi.

Şehrin yeniden imar edilmesi için imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadolu'dan 37 bin, Rumeli'den 29 bin işçi ve usta İstanbul'a getirildi. Şehrin imarı için işçi ve malzeme temini zaman aldığından İstanbullular 1509 kışını derme çatma yapılarda büyük zorluklar içinde geçirdi.

İstanbul'daki imar faaliyetlerine 29 Mart 1510'da başlandı ve çok kısa bir sürede 1 Haziran 1510'da bitirildi.

FATİH CAMİ HER DEPREMDE ZARAR GÖRDÜ

İstanbulluların hafızalarındaki korkuyu 10 Temmuz 1510'da meydana gelen deprem tekrar canlandırdıysa da fazla bir hasara yol açmadı.
Kentte 10 Mayıs 1556'da yaşanan deprem ise hayli yıkıcı oldu. Her İstanbul depreminde olduğu gibi bu depremde de Fatih Camisi büyük zarar gördü. Ayrıca Ayasofya Camisi ve surlarda da hasar oluştu.

Bu tarihten sonra 90 yıl kadar İstanbul'da deprem olmadı. 28 Haziran 1648'de sabaha yakın bir saatte İzmit ve İstanbullular depremle uyandı. Ancak bu depremin merkez üssü uzakta olduğu için İstanbul'da fazla bir  hasara yol açmadı. Daha sonra, 1653, 1654 ve 1659 depremleri meydana 
geldi.

İstanbul'da 1663 Kasımında meydana gelen deprem aynı anda patlayan fırtına ile kente büyük zarar verdi.

Kent 23 yıl aradan sonra Ege Adaları, Karadeniz'in Anadolu sahilleri, Edirne civarı ve bu arada İstanbul'da da hissedilen büyük bir depremle sarsıldı. Ancak bu felaket yüzünden bölgede oluşan zarar konusunda yeterli bilgi bulunmuyor. İstanbul'da 1688, 1689, 1690'da da çok şiddetli olmayan depremler meydana geldi.

18. YÜZYIL KABUS

18. yüzyıl, İstanbul'da depremlerin adeta kabusa döndüğü bir dönem oldu. 1708, 1711, 1712, 1715'te meydana gelen depremler fazla hasara yol açmadı, ancak 1719 sabahı meydana gelen deprem oldukça şiddetliydi. Tahribat sahası Düzce'den başlayan deprem, İzmit, Sapanca, Orhangazi, Karamürsel ve Yalova'yı da etkiledi. İstanbul'da camiler, saraylar ve surlarda yıkıntılar meydana geldi.

İstanbul'da 1723-1749 yılları arasında meydana gelen depremler önemli can ve mal kaybına yol açmadı. 2 Eylül 1754 gecesi meydana gelen depremden sonra dönemin padişahı I. Mahmud şehri terk etti.

İKİNCİ BÜYÜK DEPREM 1766'DA

Osmanlı hakimiyeti altındaki İstanbul'da 1509'dan sonra ikinci büyük deprem, 22 Mayıs 1766'da yaşandı. Kurban Bayramı'nın üçüncü gününe denk gelen deprem, bir perşembe günü, güneş doğduktan yarım saat sonra meydana geldi. Deprem sırasında korkunç gürültüler işitildi ve bu gürültüleri yaklaşık 2 dakika süren bir sarsıntı takip etti. Bundan sonra ise 4 dakika kadar süren düşük şiddetli deprem oldu. Bu depremin artçısı olan sarsıntılar 8 ay devam etti. Depremde yaklaşık 4 bin kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı.

Depremde Fatih Camisi tamamen harap oldu, 100'den fazla öğrenci medresenin yıkıntıları altında kaldı. Sultanahmet, Çorlulu Ali Paşa, İbrahim Paşa, Davud Paşa, Firuzağa, Hafız Ahmed camileri de hasar gördü. Topkapı Sarayı, Eski Saray ve surlar da etkilendi. Devrin padişahı 3. Mustafa bir kaç gün boyunca çadırda kaldıktan sonra İstanbul'u terk ederek Edirne'ye gitti.

Vezirhan, Hırkacılar, Şekerciler, Baltacılar, Çuhacılar ve Kalpakçılar hanlarında bazı bölümler yıkıldı. Kapalıçarşı, Esir Pazarı ve Örücüler Çarşısı da hasar gördü. Yerebatan Sarnıcı'nın desteklerinden biri çöktü ve şehir sular altında kaldı. Yollar ve köprüler hasar gördü, bazı yollar kapandı.

Halk uzun süre çadırlarda kaldı. Artçı depremlerin 8 ay sürmesi ve 5 Ağustosta da şiddetli bir depremin daha yaşanması insanların evlerine uzun süre girmesini engelledi.
Şehirdeki gıda depolarının ve hanların yıkılması veya harap olması sonucu yiyecek sıkıntısı doğdu, içme suyu şebekesinin zarar görmesi halkın temiz su bulmasını zorlaştırdı.

1894 DEPREMİ

İstanbul'u tarih boyunca etkileyen büyük depremlerden biri de 10 Temmuz 1894'te yaşandı. Kent, öğleden sonra 12.24'te şiddetli bir depremle sarsıldı. Deprem yaklaşık 18 saniye sürdü ve birbirini takip eden 3 dalga halinde etkisini hissettirdi.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, özellikleri itibariyle İstanbulluları çok korkutan ve günlerce sokaklarda kalmalarına neden olan 1894 depremine benzetildi. Depremin birinci derecede etkilediği alanlar Marmara Depremi'nin etkilediği alanlarla benzerlik gösterdi. 1894 depreminden Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Adalar, Üsküdar, İstanbul, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Çatalca, Marmara Denizi'nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel ve Sapanca etkilendi.

Dönemin padişahı 2. Abdülhamid, zarara uğrayan ve ihtiyacı olan halka yardım yapılmasını istedi ve yaralıların belediye hastanesinde tedavi edilmesini sağladı.
Depremin olduğu gün hemen hasar tespitine başlandı. Ayasofya Camisi'nin tamiri için 544 bin kuruşluk bir ödenek ayrıldı.

Depremin yarattığı korku nedeniyle halk günlerce evlerine girmedi, memurlar da işlerine gitmedi. 2. Abdülhamid, 11 Temmuzda bütün memurların iş yerlerine girmelerini emretti. Buna rağmen memurların binalara girmemesi üzerine bakanlık bahçelerine barakalar inşa edildi.

Depremzedelere yardım kampanyası düzenlenmesi de bu arada gündeme geldi. 2. Abdülhamid 16 Temmuz 1894 tarihli iradesinde depremden zarar görenler için kendi adına 1000 lira bağışladığını, şehzade ve sultanlarının ise 500 lira ile kampanyaya katıldıklarını belirtti. Bu arada yabancı ülkeler de yardım kampanyaları düzenledi.

Bu deprem sonrasında 2. Abdülhamid biri Yıldız Sarayı bahçesine diğeri İstanbul Rasathanesi'ne konulmak üzere son sistem 2 sismograf alınmasına karar verdi.
Sarsıntının niteliğini ve etkilediği alanları araştırmak üzere Atina Rasathanesi Müdürü Ejinitis, 2. Abdülhamid tarafından İstanbul'a davet edildi. Ejinitis, Marmara Denizi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını Padişah'a sundu.

Deprem çok şiddetli olmasına rağmen Marmara Denizi'nde meydana geldiği için İstanbul'daki binalarda çok büyük bir tahribata yol açmadı. Tahminlere göre bu depremde 280 kişi öldü, 298 kişi de yaralandı.

10 Temmuz depreminde yıkılan yerlerden birisi hiç beklenmedik şekilde Kapalıçarşı oldu. Yapılan araştırmada Kapalıçarşı esnafının dükkanlarını genişletmek amacıyla duvarları tıraşlayarak incelttikleri ve bu incelen kemerlerin depremin sarsıntısına dayanamadığı anlaşıldı.

1912 DEPREMİ

Osmanlı döneminde İstanbul'u etkileyen son büyük deprem 9 Ağustos 1912'de Şarköy-Mürefte'de meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremdi.
Edirne'nin güneyinde büyük hasara yol açan deprem, İstanbul'da bir çok evin bacasının yıkılmasına, duvarlarının çatlamasına ve telgraf direklerinin hasar görmesine neden oldu.

İstanbul'u şiddetle sarsan 1894 ve 1999 depremleri arasında Marmara Denizi merkezli iki ayrı deprem daha şehirde etkili oldu. Bu depremlerin her ikisi de 6,4 büyüklüğünde olup, biri 4 Ocak 1935'te, diğeri ise 18 Eylül 1963 tarihinde meydana geldi. Her iki deprem de İstanbul'da şiddetli hissedildi, İstanbul bu depremleri önemli bir hasar görmeden atlatmayı başardı.

İstanbul'u derinden etkileyen ve insanların deprem gerçeği ile yüzleşmesine yol açan 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminden 36 yıl önce 18 Eylül 1963'te meydana gelen 6,3 büyüklüğündeki deprem de şehri hayli sarstı fakat yıkılan bina olmadı. Bu depremde sadece bir kişi sarsıntıdan başına bir tuğla düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

Beklenen İstanbul Depremi Son Araştırmalar

Marmara Denizi dibindeki fay hatlarına denizaltıyla inerek inceleme ve gözlem yapan İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi ve deprem uzmanı Prof.Dr. Naci görür gözlem ve incelemelerini "Fay'a Seyahat" ismiyle kitaplaştırdı.

İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayınlanan kitabın tanıtımı dolayısıyla düzenlenen toplantıda bir konuşma yapan Prof.Dr. Naci Görür, "Marmara Denizi altındaki faylarda normalde 220 yılda biriken enerji ve stres Gölcük ve Düzce depremleri ile 55 saniyede yüklenmiştir. Deprem hızla yaklaşıyor. 250 yılda bir tekrarlanan deprem oluşma süresi dolmak üzere. Maalesef bizim nesil tam bu süreye denk geldi Bu strese bu kabuk fazla dayanmaz" diye konuştu.

1.239 METRE DERİNLİKTEKİ FAY HATTI KIPIR KIPIR
Marmara Denizi içinde çok ciddi bir fay sistemi olduğunu, denizin bin 239 metre derinliğine inerek yaptıkları gözlemler ve çektikleri görüntülerle bilimsel olarak tespit ettiklerini belirten Prof.Dr. Naci Görür, "İstanbul'u tehdit eden fay her şeyiyle kıpır kıpır. Birçok noktada fay hattı üzerinde sular ve gazlar fokurduyor.Bu haliyle 1999 Gölcük depremi öncesi İzmit Körfezi'ndeki fay kolunun durumuna benziyor" dedi. Kitapla birlikte verilen DVD de Marmara Denizi'nin dibindeki fay hatlarından çarpıcı görüntüler sunuyor.

ANKARA' NIN SESSİZLİĞİ FAYLARIN SESSİZLİĞİNDEN DAHA ÇOK ÜRKÜTÜYOR
Uzun zamandır yer bilimleri alanında uluslararası uzmanlarla bilimsel çalışmalar yürüttüklerini, ancak şimdiye kadar Ankara'dan, Hükümet etkililerinden resmi ya da gayri resmi hiçbir bilgi talebinde bulunulmadığından yakınan Prof.Dr. Görür, "Deprem konusunda Ankara'nın ve bizi yönetenlerin bu sessizliği beni Marmara Denizi'nin altındaki fayların sessizliğinden çok daha fazla ürkütüyor" görüşünü dile getirdi.

2029'A KADAR DEPREM BEKLENİYOR
Naci Görür, "2029 yılına kadar Marmara'da büyük bir deprem olabilir. Bu durum bizim şahsi görüşümüz ya da hiçbir araştırmaya dayanmadan görüş açıklayan bazı meslektaşlarımızın yaptığı spekülasyon olmayıp, bizzat uluslar arası ekibin yürüttüğü bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu gerçektir" diye konuştu.

Gelişmiş ülkelerde hiçbir yıkıma ve can kaybına yol açmayan 5 büyüklüğündeki depremlerin bile Türkiye'de ciddi hasara ve ölümlere neden olduğunu savunan Görür, "O yüzden Marmara Depreminin büyüklüğü 6 mı 7 mi olur tartışmasına odaklanmak yerine Hükümetimiz bu ciddi tehlike karşısında yerel yönetimlerle birlikte çok ciddi bir çalışma içine girip gerekli çalışmaları hiç zaman kaybetmeden yapmalı. Hükümet derhal bu işe el atmalı. Sadece yerel yönetimlerin çabası ile bu risk ve tehdidin giderilmesi mümkün değildir" dedi.

Prof.Dr. Naci Görür, İstanbul'daki yapıların yüzde 60'ından fazlasının kaçak olduğuna dikkat çekerek, Hükümet ve yerel yönetimlerin öncülüğünde bankaların, mortgage ve sigorta şirketlerin oluşturacağı bir şemsiye altında kentsel dönüşüm planlarının depreme uygun yapılar üretecek şekilde geliştirilmesi gereğine işaret etti.


E. Çağrıcı

E-posta Adresi : [email protected] - Çağrıcı Google+ Yazıları İçin »
SEO Uzmanı Yazar E. Çağrıcı'nın "İstanbul Depremi" ile ilgili yazılarını ve Youtube sayfalarından takip edebilirsiniz.
DMCA - Deprem Haritası