Türkiye dünya çapında bir reforma imza atıyor

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı akademisyeninden sendikacısına destek aldı. Akademisyenler "Tasarı reform niteliğinde ancak uygulanması için teşvik verilmesi şart" dedi.

ÇALIŞMA ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hazırladığı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa (İSG) Tasarısı, akademisyenler ve sendikacılar tarafında da beğenildi. İş sağlığı alanında akademik çalışmalar yürüten akademisyenler, tasarının benzerinin dünyada az sayıda ülkede yer aldığını ve oldukça detaylı yazıldığını belirtiyorlar.

Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm Başkanı ve Honaz Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Oğuz Karadeniz, yeni tasarının ev hizmetlerinde çalışanlar, kendi adına çalışanlar ile güvenlik kuvvetleri ve afet kurtarma işlerinde çalışanlar dışında tüm çalışanlar kapsam altına aldığını belirtti.

Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) istatistiklerine göre iş kazalarının yüzde 55'inin 50 ve altında işçi çalıştıran işyerlerinde meydana geldiğini söyleyen Doç. Dr. Oğuz Karadeniz, tasarının küçük işyerleri  iş sağlığı ve güvenliği açısından en fazla önlem alınması gereken işyerlerini de kapsamasının, tasarıyı dünya çapında iş sağlığı ve güvenliği alanında önemli reformlardan biri haline getirdiğini söyledi.

KOBİ'lere prim indirimi öneriyoruz

Karadeniz, Türkiye'de son üç yılda 40 bin günlük iş kazası meydana gelmeyen işyerlerinde işverenlerin kısa vadeli sigorta prim oranının binde 2 düştüğünü belirterek, bunun için  işyerinde en az 37 işçinin çalışmasının gerektiğini vurguladı. Karadeniz "Ancak verilen prim teşviği çok düşük örneğin 1.000 TL ücretle 37 işçinin çalıştığı bir işyerinde prim miktarı 362.6 TL. Yani iş sağlığı ve güvenliğini alan işverene verilen sosyal sigorta prim teşviği sadece aylık toplam 7.4 TL.

Yasa tasarısı ile özel sektörde 10 ve altında işçi çalıştıran işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin yerine getirilmesinde finansmanı SGK kısa vadeli sigorta kolları primlerinden karşılanmak üzere destek verilmesine imkan tanınıyor. İş sağlığı ve güvenliği önlemlerini arttırmak için özellikle  kazaların sık meydana geldiği sektörlerde KOBİ'lere vergi ve sosyal sigorta  prim indirimleri verilmesini öneriyoruz. Diğer ülkelerde olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini aldığı denetimler sonucu saptanan ve kaza gelmeyen işyerlerine daha yüksek sosyal sigorta prim indirimi verilebilir. Diğer yandan bu işletmelerin İSG konusundaki harcamaları ile ilgili vergi teşvikleri verilebilir" diye konuştu.

CEZA 500 BİN LİRAYA KADAR ÇIKIYOR

İSG Yasa Tasarısı'na göre yasaya uymayanlar hakkında cezaların 200 ile 50 bin lira arasında değiştiğini söyleyen Karedeniz, ancak iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almamanın yaptırımının özellikle iş kazası ve meslek hastalığının meydana gelmesi halinde işveren açısından daha ağır olduğunu söyledi. Karadeniz, bu durumu da şöyle anlattı: "Örneğin iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmayan bir işyerinde çalışan işçinin ölümü ya da yaralanması halinde işveren iş kazası ile ilgili SGK tarafından yapılacak tüm masrafları ödemek zorunda. Kaza yapanın geride eş ve çocuklarının bulunması halinde onlara bağlanacak ölüm geliri işverenden SGK tarafından talep ediliyor. Bu tutar 500 bin TL'ye kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla alınacak küçük iş sağlığı ve güvenliği önlemleri için yapılacak küçük harcamalar büyük kayıpları önlüyor."

MÜFETTİŞ SAYISINI ARTIRMAK ŞART

İSG yasa tasarısının çalışanlar açısından kapsamı genişlettiğini bu nedenle de iş müfettişi sayısının da artırılması gerektiğini söyleyen Karadeniz, Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu teknik iş müfettişi sayısının sadece 324 olduğunu belirtti. Uluslararası Çalışma Örgütü'ne (ILO) göre gelişmiş ülkelerde her 10 bin çalışana bir iş müfettişi düşmesi gerekirken, Türkiye'de 40 bin çalışana bir iş müfettişi düştüğünü vurgulayan Karadeniz "Teknik iş müfettişi sayısının 4 katına çıkarılması gerekiyor" dedi.

İş sağlığı ve güvenliği uzmanlığının geleceğin mesleği haline geldiğine de dikkati çeken Karadeniz, Türkiye'de halen iş sağlığı ve güvenliği alanında üniversitelerde toplam 14 program bulunduğunu söyledi. Bunlardan bir tanesinin de Pamukkale Üniversitesi Honaz Meslek Yüksekokulu'nda olduğunu söyleyen Karadeniz "2011 yılında ilk verdiğimiz mezunların yüzde 90'ı bin 400 TL maaşla iş buldu. Bir kısmı daha staj yaparken iş buluyor. Bazı öğrencilerimiz Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nden 1.500 Euro ücretle iş teklifi aldı" diye konuştu.

Yasanın işe yaraması için kayıtdışı önlenmeli

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı öğretim görevlisi Prof. Dr. Ömer Ekmekçi de tasarının başarıya ulaşması için kayıtdışı ekonomi sorununun çözülmemesi gerektiğini söyledi. Kanunun başarısının yönetmelik ve tüzüklere bağlı bulunduğunu vurgulayan Ekmekçi "Onlar çıkmazsa kanunun içi boş kalır" dedi.

Türkiye'de işyerlerinde ve çalışanlarda genel olarak eğitim eksikliği bulunduğunu söyleyen Ekmekçi "Can güvenliği konusunda yeterli titizlikte değiliz. Yönetimin de iş güvenliğini sağlayacak altyapıyı sağlaması lazım. Tuzla tersaneler bölgesinde 20 işyeri olabilecek yere 50 işyeri için izin verirseniz ölümler kaçınılmaz olur" dedi. Yasanın işler hale getirilebilmesi için müfettişlerin sayısının artırılması gerektiğini de vurgulayan Ekmekçi "Şu andaki insanlar canla başla çalışıyor ancak sayıları yeterli değil" diye konuştu.

Sendikalar eğitime başladı bile

İş Sağlığı ve Güvenliği yasa tasarısı en çok ölümcül kazaların sıklıkla yaşandığı Tuzla tersanelerinde örgütlü Türk-İş'e bağlı Dok Gemi-İş Sendikası üyelerini sevindirdi. Sendika Başkanı Necip Nalbantoğlu, kendilerinin 2008 yılından beri eğitim çalışmaları yaptıklarını belirterek tasarının, bugüne kadar  sorunun çözümü için yapılan ‘pansuman tedavileri' yerine kalıcı çözümün gelmesine imkan tanıyacağını söyledi.

Nalbantoğlu "Birçok iş kazası çok ucuz önlemlerle engellenebilir. Yani yüksekte çalışan işçilerin düşmesini önleyen 50 liralık bir yelek alınsa, hem ölüm olmaz hem de işyeri 500 bin liralık zarara uğramaz. Bu tasarı işte bunu getirecek. Risk analizi yapılarak daha kaza olmadan, olma nedenleri ortadan kaldırılacak. Özellikle sendikasız çalışan taşeron işçilerin de eğitilmesi sağlanacak. Çünkü yapılan kaza istatistiklerine bakıldığında kazaların yüzde 98'i sendikasız işçiler arasında oluyor" diye konuştu.

TİSK: Yeni bir yasaya gerek yok

İŞ Sağlığı ve Güvenliği tasarısına işçiler ve bilim adamları destek verirken, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) mevcut yasanın uluslararası normlara uygun olduğunu ve yeni bir düzenlemeye gerek olmadığını savundu. TİSK'in açıklamasında "4857 sayılı yasa hazırlanırken Avrupa Birliği ve ILO normlarına uyum sağlama zorunluluğuna dikkat edildiğinden; yürürlükteki yasanın salt AB Müktesebatı ve ILO Normları gerekçe gösterilerek meşrulaştırılması hatalı olacaktır. Zira yürürlükteki mevzuat, uluslararası normlara uygundur.

Burada önemle belirtilmesi gereken husus, AB Müktesebatı'na uyum gerekçesi ile AB yönergelerinde bulunmayan hususların mevzuatımıza alınmak istenmesi ve birçok düzenlemenin de amacından farklı bir şekilde yasalarımıza yansıtılmasıdır" denildi. İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumu konusunda halen 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdam etmeleri ya da ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden (OSGB) hizmet satın almalarını öngören bir sistemin mevcut olduğu belirtilen açıklamada "Ancak gerek konuyu düzenleyen mevzuatta, gerek uygulamada yaşanan birçok sorun nedeniyle işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve OSGB sayıları ihtiyacı karşılayamamaktadır.

Bu nedenle haksız rekabet ve yasadışı durumlarla karşılaşılmaktadır. Halihazırda konuyla ilgili sorun çözülememişken Taslak ile iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumu konusundaki kısıtlamalar artırılmakta, işyerlerinin İSG alanında yetiştirdiği uzman personel dışlanarak sadece belirli bir grubun menfaatlerine uygun bir model empoze edilmektedir" denildi.