Hazine Garantili Mega Projeler

Şirketlerin riski, halkın sırtına yükleniyor.
2001 ekonomik krizi sonrası kaldırılan Hazine garantisinin yeniden uygulanması, tartışmalara sebep oldu. Ekonomistler, maliyeti 1 milyar TL’yi aşan projelere Hazine’nin garantör olmasını “İşler iyi giderse kârı şirketler alacak. Aksi halde fatura hepimize çıkacak.” diye yorumladı.
Asgari yatırım tutarı 1 milyar TL olan yap-işlet-devret projeleriyle Sağlık ve Eğitim bakanlıklarının 500 milyon doların üzerindeki projelerine Hazine garantisi tartışmasının yankıları sürüyor. Hazine garantisinin kamuya ciddi yük getireceği konusunda hemfikir olan ekonomistler, ihale süreci tamamlanmış projelerin yönetmelik kapsamına alınmaması ya da ihalelerin bu koşul da göz önünde tutularak yenilenmesi gerektiğini belirtiyor.

Hazine Müsteşarlığı’nın yayımladığı yönetmelikle birlikte çok büyük bütçeli projelere uygulanmak üzere Hazine garantisi getirildi. Konuyu Zaman’a değerlendiren Süleyman Şah Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı Doç. Dr. Fatih Macit, 3. havalimanı, 3. köprü, eğitim ve sağlık projelerinde kamu katkısının gerekebileceğini belirtti.

Asıl sıkıntının bu projelerin kamuya getireceği ciddi yük olduğunu belirten Macit, “İhaleyi alacak şirket, belli oranda riski kamunun üstüne yükleyeceği için rasyonel olmayan fiyat oluşumları olabilir. Daha da önemli olan kamuoyunun hangi projelere garanti verdiğinden haberinin olmayacak oluşudur.” diye konuştu. “Sayıştay raporlarıyla ilgili tartışmalarla anlaşıldığı gibi Türkiye’de kamu harcamalarının denetimi ve şeffaflığı konusunda ciddi sıkıntı olduğu görülmektedir.” diyen Fatih Macit sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Hazine sağladığı garanti ile birlikte aslında bir projenin sağladığı finansmana kefil olmaktadır.

Olası bir olumsuz durumda bu kefaletin bedelini ödeyecek olan Hazine olmakla birlikte bu aslında vergi mükellefinin parasıdır. Vergi mükellefi olan vatandaşın hangi projelere garanti sağlandığını bilmemesi, burada önemli bir şeffaflık problemi ortaya çıkarmaktadır.”

Radikal Gazetesi yazarı Uğur Gürses, konuyu “Kamu projelerinin finansörleri belli oldu: Çocuklarımız” başlığıyla masaya yatırdı. “İhaleyi alanlar, bu garantilerin geleceğini bilerek yüksek fiyat vermiş, rakiplerini eleyebilmiş olabilir mi?” sorusunu sordu. “Çok açık ki; ihaleye giren kimi şirketlere belli projeler için örtülü biçimde ‘biz size sonradan destek çıkarız’ denilmiş.” ifadelerini kullandı. Gürses, “Sahi, kamunun ya da nihai olarak vergi mükelleflerinin üstleneceği mali yükümlülükler için Meclis onayı var mı? Yanıt belli; yok.” diye devam etti. Bir dönem Hazine müsteşar yardımcılığı görevini de yerine getiren ekonomist Mahfi Eğilmez, Kendime Yazılar isimli kişisel web sitesinde konuyu derinlemesine ele aldı.

Yönetmelikle getirilen borç üstlenim meselesinin bu yönetmeliğin yürürlük tarihinden önce tamamlanmış olan ihalelere uygulanmaması ya da ihalelerin bu koşul da göz önünde tutularak yenilenmesi gerektiğini belirterek, “Çünkü söz konusu ihaleler böyle bir garanti öngörülerek yapılmamıştır ve Hazine’nin vereceği bu garanti, işin fiyatını değiştirecek türden bir garantidir.” yorumunu yaptı.

Merkez Bankası eski çalışanı olan Ercan Kumcu köşesinde devlet garantisi kavramına olumsuz tepki verenlerin büyük ölçüde haklı olduğunu belirtti. “Bütçe kanununda torba yetki alarak neye, ne kadar ve hangi şartlarda devlet garantisi verileceği bilinmeden Hazine’nin Meclis’in bilgisi dışında özel sektörün borçlarına garanti vermesi doğru olmaz. Sistem herkesin bilgisi dahilinde şeffaf olmak zorunda.”